4x4 3. Bölüm
3. Bölüm
Bu hikayedeki karakter ve olaylar hayal ürünüdür. Gerçekle bir alakası yoktur.
(Yazarın anlatımıyla)
İKİ HAFTA SONRA:
Bugün yepyeni bir gündü. Notlar gelmeye devam etmişti. Ama 2 haftada sadece 3 not. O yönden biraz şanslı olabilirlerdi.
Peki notları yazan kimdi, kim olabilirdi? Ne Berk'in ne Doğa'nın ne Oğuz'un ne Burcu'nun aklına hiç kimse gelmiyordu. Çünkü Doğa dışında herkes okuldakileri tanıyordu. Doğa'nın tanımasına pek gerek yoktu zaten.
Doğa o gün okula gitmemişti. Biraz hastaydı, hali yoktu. Saat altı gibi Oğuz ve Berk yanına gelmişti. Ne olduğunu, neden gelmediğini sormuştu, ödevleri söylemişti. Ve polislerin Ömer'i kimin öldürdüğüne dair bir video bulduklarını, hemen hazırlanmasını ve karakola gideceklerini söylediler. Doğa heyecanla ayağa kalkıp, odasına çıktı ve üstüne ona biraz büyük gelen siyah bir sweat ile bir kot pantolon giydi. Ve hemen karakola gittiler. Karakolda on dakikaya yakın beklediler. Görüntülerini izlemek için içeriye alındılar.
(Doğa'nın anlatımı)
Karakola gelmemizden sadece 10 dakika geçti. Ve içeriye girdik. Polislerden biri bilgisayardan görüntüleri açtı ve karşımıza Berk ve Ömer çıktı. Videoda Berk'te vardı. Çatıda tartışıyorlardı.Ömer'in elinde bir taş vardı. Berk'le bir şeyler konuşuyorlardı. Ama ses yoktu. Berk'in elinde ise bir sopa vardı. Ömer, tam Berk'in kafasına vuracakken, Berk onun kafasına vurdu. Ömer'in kafasından kanlar gelmeye başladı. Berk'in gözünde hiç pişmanlık duygusu yoktu, videoda. Aldığı gibi binadan aşağıya attı. Ömer'i.
Berk böyle bir şey yapamazdı. Elimde değildi. İnanmak istemiyorum, inanmıyorum. Berk karınca bile incitmezdi, incitemezdi, o yapmazdı o Ömer'i çok severdi. Onlar hiç kavga etmezdi. Hayır bunu Berk yapmamıştı. Bu bir photoshop'tu. Bunları izlemek benim için hiç iyi değildi. Keşke gelmeseydim. Beynimin bir tarafı Berk yaptı o yaptı. Diyor. Beyninin diğer tarafı ve kalbim Berk yapmadı, o asla yapmaz. Ben böyle bir ikilemdeyken, Oğuz anlamaya çalışıyordu. Berk krize girmişti, ben yapmadım, diye, sayıklıyordu. En yakın arkadaşım Ömer ve onun gibi yakın olan başka en arkadaşım Berk. Neden kavga ediyorlardı. Berk'e sormam gerekiyordu. Polis konuşmak istediğimi anlamıştı ve bana bir su uzatmıştı. Kekeleyerek konuşmaya başladım.
"Be-Be-Berk, bu-bu-nu, s-en, mi, y-yaptın?" dedim, gözyaşlarım koluna damlarken. İç sesim sürekli, o yapmamış, o yapmadı, o yapmaz diyordu. Berk Soruma hiçbir cevap vermedi. Aradan iki dakika geçti ve Berk "Hatırlamıyorum." dedi. Beynimin içinde sadece bu ses vardı, Berk'in sesi ve o kelime.
Hatırlamıyorum...
Hatırlamıyorum...
Hatırlamıyorum...
Koşarak Berk'in yanına gittim, bağırarak;
"Berk Nasıl hatırlamıyorsun Berk" dedim. O sadece ağlıyordu. Sesimi kıstım, resmen fısıldayarak;
"Lütfen bak ne olur, ne olur? Bana kavga etmediğini, söyle, onu sen öldürmedin, onu oradan sen atmadın, O sadece yalan, photoshop bir görüntü, değil mi? Lütfen bunu söyle bana. Sadece bunu..."
Berk dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı. "Hatırlamıyorum, Doğa, gerçekten hatırlamıyorum. Zorluyorum, zorluyorum. yine hatırlamıyorum. Hiç hatırlamıyorum. Lütfen Doğa lütfen ne olur? Bana yardım et. Doğa," yutkundu.
"B-Ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Ömer'le neden kavga ettiğimizi, silik bir şekilde hatırlıyorum. Burcu'ya ne zaman aşık olduğumu, Ömer'in sadece Burcu'yu sevdiğim için, Burcu'ya aşık olduğum için, bana bağırmasını nedenini bilmiyorum. O görüntüde neden bana taşla vurmaya çalıştığını... Hatırlamıyorum, bilmiyorum, anlamıyorum... Ama Doğa bana inan, ben hiçbir şey yapmadım. Gerçekten bir şey yapmadım. Ben Ömer'i çok seviyordum, o benim kardeşimdi. Oğuz da biliyor bunu. Hatta katili bulmak için en çok plan kuran bendim. Polisler bizi aradığında, görüntü bulundu dediklerinde, ne kadar sevindiğimi bilemezsiniz. Sen de biliyorsun Doğa. Katili bulduğumda, ne olacağını, ona ne yapacağımı, size kaç defa anlattım." Polislerden biri lafa girdi.
"Katil senmişsin işte kendine ne yapmayı düşünüyorsun?"
Berk onu umursamadı ve devam etti, "Bana şimdi inanmayacak mısınız? Gerçekten mi? O zaman şöyle açıklayayım; Biz çatıda bile değildik. Biz çatının bir alt katındaydık. Ömer'in elinde taş yoktu, benim elimde sopa yoktu. Ellerimizde hiçbir şey yoktu. Bu videonun montaj olduğunu, siz de benim kadar iyi biliyorsunuz. Ama benim söylediklerimin kanıtı olmadığı için bu görüntüye inanıyorsunuz. Sonrasında Ömer yukarı kata çıktı. Ben onun peşinden bile gitmedim. Ama belki de gittim. Ömer'in yukarı çıktığından, sonrasını hatırlamıyorum. Doğa. Lütfen, bana inan lütfen, bana sarıl, beni sakinleştir. Ben yapmadım. Lütfen! Ben katil değilim. Şu an hiçbir şeyden emin olmadığım, kadar eminim."
Sesini yükselterek ve polislere bakarak; "BEN KATİL DEĞİLİM!!" dedi.
Sonrasında aydınlanmış gibi bir gülümseme oluştu yüzünde ve dedi ki; "Ömer, Burcu'dan hoşlanıyor, olabilir. Ben sadece ona söylemiştim. Burcu'dan hoşlandığımı ve sanırım kavganın nedeni buydu. Ama öldüğü gün dediğim gibi kavga ediyorduk bu nedenden de kavga ediyor olabilirdik. Ama biz çatıda değildik. Burası çatı. Biz çatıda değildik." dedi. Bağırarak," DEĞİLDİK!" dedi.
Sonrasında Berk'e sarıldım. Yüzünü ellerimin arasına aldım göz göze gelmemizi sağladım ve yavaşça dudağımı yanağına değdirip bir öpücük kondurdum. Berk'in ellerinde benim yüzüme dokundu. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Yaklaşıp birkaç kez 'Ben yapmadım.' dedi. "Berk," dedim merakla baktı. "Biliyorum. Daha fazla söylemene gerek yok. Sen yapmadın ve ben bunu çok iyi biliyorum." Kalbim hızla atıyordu. "Gerçekten mi?" diye sordu. Sadece "Evet" diyebildim. Oğuz yanımıza çöktü. Ve "Ben de senin yapmadığını biliyorum, kardeşim." dedi ve sarıldı.
Arkadan bir polis, "Müsade ederseniz suçluyu alacağım." dedi. Ayağa kalkıp, "O suçlu değil. Ona böyle diyemezsiniz." dedim. Polis sırıtarak, "Kamera kayıtları öyle demiyor ama." dedi haklıydı, birşey diyemedim. Berk'i tam karşımdayken ellerini kelepçeleyip, götürdüler. Berk çıtını bile çıkartmadı. Arkasını dönüp bakmadı bile. Ben ve Oğuz arkalarından ağlayarak bakıyorduk.
Berk gözden kayboldu. Ve Burcu geldi. Geç kalmıştı. Çok geç kalmıştı. Beni görüp hemen yanıma koştu. Oğuz'la konuşmalarını duydum; "Ne oldu?" Oğuz bir süre cevap veremedi. Ve en sonunda, "Berk," dedi. "Berk'i götürdüler. Ama o yapmadı. Yapmaz." Burcu konuşmadı. Beni kollarının arasına aldı ve sarıldı. Bende ona sarıldım. Arada sırada, 'Yapmaz, o yapmaz.' tarzı şeyler sayıklıyordum. O da "Evet!" diye bağırdı. Korktum. "Evet!" dedi tekrardan. "Benim, aşık olduğum kişi asla bunu yapmaz! ASLA! Hem de en yakın arkadaşına." Ve ağlamaya başladı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra. Ama ben de şunu biliyordum ki, Berk yapmadı ve o oradan kurtulacaktı. Hiçbir şeyden emin olmadığım kadar, buna eminim.
Beş dakika sonra:
Sonrasında iki el geldi. Biri eli bacaklarımda, bir eli sırtımda hissettim. Ama umursamadım. Büyük ihtimalle zaten Oğuz ya da babamdı. Beni taşıyan kişiye baktım. Bulut'tu. Şaşırmıştım. "Bulut" dedim yorgun bir sesle. Bana baktı, gülümsedi. "Berk'i kurtarmak için elimden geleni yapıcağım. Babam polis bildiğin üzere. Araştırıyor. O videonun montaj olduğunu kanıtlamak için." Gülümsedim. Beni bir yatağa bıraktı. 'Teşekkürler sevgilim' dedim. Yutkundu. Biraz utandı. Bende utandım. Sonunda lafa girdi. "S-sevgilim?" kekeliyordu. Güldüm. "Sen ne ara geldin?" diye sordum.
"Geldim işte ne yapacaksın? Hem orası bana kalsın." dedi şımarık bir şekilde.
"Berk hakkında gerçekten araştırıyor musunuz?" dedim. Başını 'Evet' anlamında salladı.
"Teşekkürler canım. Seni çok seviyorum. İyi ki varsın. İyi ki seni tanımışım. Sen, onlarla düşmansın diye, beni sevmemezlik yapmadın, Berk'le düşmansın diye, benim yakın arkadaşım olduğu için kurtarmaya çalışıyorsun. Seni çok seviyorum. Beni hiç bırakma. Sen beni bırakıp gidersen ben yaşayamam." dedim ağlayarak. Hareketlendi ve bir şarkı açtı şarkıda "Ağlama ben ağlarım..." diyordu.
Ona sarıldım. Şarkı, 'Can bulur mu toprağım...' diye devam etti. Bir süre öyle durduk. Ayrıldığımızda "Sevgilim, sizi her şeyden kurtaracağım. Çok özür dilerim. Çok çok çok özür dilerim." dedi Ne demek istediğini anlamadım. Dediklerini umursamadım ve olanları unutmak için, "Sevgilim," diye konuşmaya başladım. "Bana, ne zaman aşık oldun?" Sorduğum soru onu oldukça şaşırmıştı.
"Bilmem. Sanırım, okulun ilk günü okula geldiğinde. Ama sen hiç benim yanıma gelmedin. Beni fark etmedin bile. Ben hep yanındaydım, aslında. Sadece sen beni fark etmedin, diyelim. O güzel kokun bir kere burnuma geldi. O güzel gözlerini bir kere gördüm. Ben o güzel kokuyu bir ilk defa daha bırakmadım. Bir defa daha o güzel gözlerini gözlerinden ayırmadım. O yüzden erkenden söyledim. Seni bırakmak istemiyorum. Sen de beni bırakma sevgilim." dedi. Sözlerinden etkilenmemek elde değildi.
Saat gece ikiydi. İkimizde uyumamıştık. Birbirimize bakıyorduk. Nerede olduğumuzu bilmiyordum. Ama çok huzurluyum. Babam beni çok merak edicekti. Üvey annem bana çok kızıcaktı. Bir anda bunlar aklıma geldi. Yataktan fırlayıp telefonumu elime aldım. Şarjı yoktu. Kapalıydı. Bulut beni izliyordu. Bulut'a telefonun nerede, olduğunu sordum. Parmağıyla komodinin üzerini gösterdi. Telefonuna aldım. Şifre istiyordu. Ona gösterdim. Şifresi:0528'di. Bu sayılar bana bir şey çağrıştırıyor, ama ne olduğunu anlamamıştım. Umursamadan devam ettim. Aramalar kısmından babamın numarasını tuşladım ve aradım. Dördüncü çalışta açıldı.
"Baba benim Doğa." sesi telaşla çıktı.
"Doğa, neredesin kızım. Öldüm meraktan."
"Baba, ben sana haber vermeyi unuttum. Gerçekten özür dilerim. Yeni aklıma geldi ve seni aradım. Lütfen kızma."
"Neredesin?" sesi yorgundu.
"Kızmayacağına söz ver." dedim çekinerek.
O sırada Bulut'un yüzünde haylaz bir gülümseme belirdi. Kıkırdadı. Ve beklemediğim bir şey yaptı. Benim dudağımdan öptü. Şaşırmıştım. Babamla konuştuğumu unutup, onun yüzünü izledim. Babam bir kaç kez seslendi. En sonunda bağırdı. İrkildim. "E-efendim baba."
"Kızım ses niye vermiyorsun?"
"Dalmışım babacım. Kızmayacağına söz verdin mi?"
"Evet, söz. Hadi neredesin söyle gelip alayım seni."
"Baba, beni gelip alma. Bu gece ben..." dedim sustum. "Ee sen." dedi babam.
"Sevgilimin yanındayım." dedim utançla. Babam derin bir iç çekti. "Yanında mı?" diye sordu "Evet." dedim.
"Tamam hadi. Yatın uyuyun. Bugünlük birşey demiyorum. Görüşüz, kızım." dedi. Ve kapattı.
Bulut'a ne yaptığını sordum. Gülümsedi. Bu sefer büyük gülümsedi. Yanaklarında iki çenesinde bir çukur oluştu. Çenesindeki çukurdan öptüm. Sonrasında yukarıya doğru çıkıp, dudağından öptüm. Kendini yatağa serdi. Bende koluna yattım. Uyudum. İlk defa kendimi bu kadar huzurlu hissediyorum. Onu seviyorum. Ona aşığım. Ona deliler gibi aşığım...
~SON~
Bu bölüm, çok keyifli bence. Özellikle de sonlarına doğru. Ben yazarken çok eğlendim. Sadece Berk'in tutuklanması kısmı biraz kötüydü. Orada birazcık duygulandım. Ha bu arada Bulut'un şifresi aklınızda kalsın. Ama genel olarak çok güzeldi. Umarım siz de beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Soru:
Sizce Bulut neden Doğa'dan özür diledi?
Yorumlar
Yorum Gönder